Kavramsal Çerçeve/Concept

Amaç, Kapsam ve Kavramsal Çerçeve

Gönüllülük parasal bir beklenti olmadan belli bir projede ya da kurumda, kişilerin hizmet ve katılım sürecinde aktif yurttaşlık bağlamında daha çok Sivil Toplum Kuruluşlarında kendisini gösteren ve toplumsal sorunlara etkili ve uzun dönemli çözüm bulma sürecine aktif olarak katılmak isteyenlerden oluşmuş bir alan olarak tanımlanabilir. Bir devlet kurumu olan İstanbul 2010 AKB Ajansı, Gönüllü Programıyla, gönüllülük kavramını bu sivil anlayışla uygulamaya çalışmaktadır. Gönüllü Programı, kültür-sanatla ilgili gönüllü çalışmalar yürütmektedir. Fakat günümüzde –özellikle 1990’ların sonundan itibaren- eğitim, sağlık, spor, demokrasi, turizm, yoksulluk gibi yaşamın her alanında çözüm bulmada kamu, özel sektör ve STK’larla birlikte güçlü bir dinamik olan “gönüllülük “ kavramı tüm faaliyet alanlarında gün geçtikçe artan önemini daha fazla hissettirmeye başlamıştır. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarının, kamu kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin duyarlılıklarının gün geçtikçe artmasını sağlamıştır. Sivil toplum kuruluşlarında, kamu ve yerel yönetimlerde gönüllülük faaliyetlerini yürüten çalışmaların gittikçe sayısı da artmıştır. Gönüllülük, ulusal ve uluslar arası platformlarda karar alma mekanizmalarını çeşitli düzeyde ve şekilde etkilemeye devam etmektedir.


Gönüllülük tartışmasında gönüllü çalışmanın amacı ve sürecin nasıl yürütüldüğü tartışma alanlarından ikisidir. Gönüllülük tarihsel olarak yardıma muhtaç kişilere hayır ve sevap gibi dini temellere dayanan kavramlar bağlamında destek olunmasıyla ilişkilendirilmiştir. Bu dönemlerde hastaneler, eğitim kurumları, imarethaneler vb. kurumlar vakıflar tarafından kuruluyor ve ihtiyaç sahiplerine hizmet veriyorlardı. Zamanla modern devlet ve yurttaşlık ilişkisinin gelişmesiyle bu konular devletin sağlaması gereken temel hizmetler olarak tanımlandı. Ancak hala günümüzde dini temellere dayanan yardım temelli çalışmalar gönüllü çalışmaların içinde esaslı bir orana sahiptir. Buna paralel, yoksun kişilerin sadece yardımlarla desteklenmesi yerine kişisel, sosyal ve mesleki açıdan güçlendirilmesine ve böylece yoksun kişilerin kendi ihtiyaçlarını bizzat kendisinin belirlemesine ve temin etmesine yönelik gönüllü çalışmalar yaygınlaşmıştır. Ancak son yıllarda ortaya çıkan yeni bir hareket ise, gönüllü kuruluşların yoksun kişi ve gruplara hizmet sağlaması yerine bu hizmetlerin sosyal devlet ilkesi gereği merkezi ya da yerel yönetimler tarafından temin edilmesi üstüne baskı grupları oluşturma şeklinde kendini göstermiştir. Dolayısıyla gönüllü kuruluşlarının hizmet sağlaması mı yoksa hizmetlerin yönetimler tarafından sağlanması için savunuculuk mu yapılması şimdilerde yoğun olarak tartışılmaktadır.


Yine günümüzde demokratikleşmeye paralel olarak belli aralıklarla yapılan seçimlerin toplumun karar alma mekanizmalarına katılımı için yeterli olmadığı, hemen her konuda politika geliştirilirken ve uygulanırken kişi ve grupların bu süreçlere aktif katılımının esas olması yaklaşımı gelişmiştir. Bu katılımın en önemli aracı ise gönüllü kuruluşlar gösterilmektedir. Buna göre kişiler kendilerini etkileyen konularda kendi aralarında tartışıp yönetimlerin mevcut ya da geleceğe yönelik politikaları hakkında eleştiri geliştirmekte ve bu eleştirilerini örgütlü şekilde dile getirip baskı grubu oluşturmaya çalışmaktadır. Tüm bu süreçte belki de en çok gözden kaçan ve aslında gönüllülük kavramındaki en önemli konulardan biri olan kurum içi katılım süreçleri dikkatle incelenmelidir. Çünkü sivil toplum kuruluşu olarak kendini tanımlayan ve yönetim süreçlerine katılma hakkı bağlamında baskı grubu oluşturan pek çok kurumun kendi içinde demokratik olup olmadığı, üyelerinin-gönüllülerinin katılımına ve eleştirilerine ne ölçüde açık olduğu tartışmalıdır. Kurum ve gönüllü arasındaki ilişkinin türü, gönüllüye ne ölçüde yetki devri yapıldığı, gönüllünün hangi araçlarla güçlendirildiği ve gönüllülerin projelere nasıl aktif sağladığı gibi konular işte bu nedenlerle önemli soru-n-lar oluşturmaktadır.


Son olarak toplam nüfus içinde oranı az olsa da sayısı giderek artan gönüllülerin, gönüllü kuruluşların ve aralarındaki ilişkiye dair oturmuş prensiplerden, yöntemlerden ve/veya yasal altyapıdan bahsetmek mümkün değildir. Bu süreçte özellikle gönüllülerin ucuz işgücü olarak istismar edilmemesi, gönüllülerin kazalara karşı korunması, gönüllülerin kendilerini olduğu gibi ifade etmelerine olanak verilmesi ve herhangi bir ayrımcılığa uğramaması konuları da bu kapsamda tartışılması gereken başlıklar olarak sıralanabilir.


Bu çerçevede Gönüllü Programı; farklı alanlarda gönüllülük kavramını tartışmak ve bilgi, beceri ve deneyim aktarımını sağlamak için uluslararası gönüllülük sempozyumu yapmaya karar vermiştir. Sempozyumda “Gönüllülük” ana başlığıyla; yurttaşlık ve gönüllülük, gönüllülük ve katılım, gönüllülük: hizmet-savunuculuk, kültür–sanat ve gönüllülük temalarında konular tartışılacaktır.



Objective, Purpose and Conceptual Framework

Volunteerism may be defined as a space made up of those who are willing to actively participate in the process of finding effective and long term solutions social problems, those who undertake tasks in projects or institutions, mostly in NGOs within the context of active citizeship, service and participation without any financial expectations.

ECC is a public institution who endeavors to apply the concept of volunteerism to this civil conception through the Volunteer Program. The Volunteer Program carries out voluntary work on arts and culture. Yet, especially as of post-1990 the concept of volunteerism, forming a strong dynamic with public and private sectors and NGOs, makes its presence important in problem solving in all domains of life-education, health, sports, democracy, tourism, poverty... The amount of orchestration of voluntary work is on the increase as well. Volunteerism influences decision making mechanism in different ways and on different levels in national and international platforms.

Within the argument of volunteerism, the purpose of voluntary work and how the process is conducted are two areas of discussion. Historically, volunteerism is associated with helping out and supporting the poor and the needy as charity and as a god deed with the hint of a spiritual/religious context. Those times saw hospitals, educational institutions, almshouses and such being established by charitable foundations to serve those in need. In time, with the development of the modern relationship between the state and the citizen, such areas were defined as basic services for a state to provide. Yet, to date, charitable acts largely depend on voluntary work. In parallel, instead of supporting the deprived with sole charity, voluntary work aiming at empowerment of the deprived socially and vocationally in order for them to determine and meet their own needs, also increased. Still, a new movement in recent years formed pressure groups for the needs of the deprived persons or groups to be met by local or central governments as a principle of the social state, instead of voluntary organizations providing services to them. Hence, it is argued whether voluntary institutions should provide services, or do advocacy for such services to be given by the governments.


Another current approach states that the regular elections in parallel with democratization fall short for the public to partake in decision making mechanisms and active participation of persons and groups in all areas of policy development and implementation is fundamental. Volunteer organizations are seen most vital tool for such participation. Accordingly, persons discuss amongst themselves on issues that affect them, build up a critique on the governments’ policies influencing current or future developments, and try to form pressure groups by speaking the critique out in an organized way. In the process, intra-institutional participation, a mostly neglected but crucial part of volunteerism should be carefully studied. Because there’s room for discussion whether and to what extent the institutions or organizations forming pressure groups in order to participate in the governance process and defining themselves as NGOs are democratic within themselves, open to participation of and criticism from their members and volunteers. That’s why the nature of the relationship between the volunteer and the organization, the extent of devolution to the volunteer, the tools that the volunteer is reinforced with, to how the volunteer contributes actively to the projects poses important questions.


Finally, it is not possible to talk about solid principles, methods and/or legal infrastructure for the relationship between volunteer organizations and the volunteers, whose ratio within the general public grows, albeit slowly. In this process, the prevention of the exploitation of volunteers as cheap labor force, the protection of volunteers against accidents or casualties, enabling free expression for the volunteers and protection against any sort of subjection to discrimination can be listed as discussion topics within this context.


Within this framework, the Volunteer Program has decided to hold an international symposium on volunteerism to discuss the concept of volunteerism in different realms and to enable exchange of information, skills and experience. The themes and topics to be discussed are citizenship and volunteerism, volunteerism and participation, volunteerism: service-advocacy, arts and culture and volunteerism under “Volunteerism” as the main title.